Adalet Bakanı Gül, ”Mağdur Odaklı Adalet Buluşmaları Toplantısı”nda konuştu: (1)
”Boşanma davalarında süreci uzatan usul hükümlerini ana davadan ayıran, daha hızlı ve yeni bir usul getirmek üzere çalışmalarımızı yoğunlaştırdık.” ”Biliyor ve inanıyoruz ki güçlü Türkiye’nin yolu; hangi görüşe, düşünceye, inanca, mezhebe, siyasi kanaate, yaşam tarzına sahip olursa olsun herkesin hakkını, hukukunu en yüksek standartlarda geliştirmekten geçmektedir. Türkiye’nin yolu budur, Türkiye’nin rotası budur”
KOCAELİ (AA) Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Boşanma davalarında süreci uzatan usul hükümlerini ana davadan ayıran, daha hızlı ve yeni bir usul getirmek üzere çalışmalarımızı yoğunlaştırdık." dedi.
Bakan Gül, Kocaeli Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Mağdur Odaklı Adalet Buluşmaları Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemine ulaşmak için çıktıkları yolda bu toplantıların ve buluşmaların önemli katkılar sağladığını söyledi.
Vatandaşın hakkını, beklentisini, hak talebini adaletin odağına yerleştirmenin herkesin ortak sorumluluğu olduğunu vurgulayan Gül, bir suçun mağduru olan vatandaşı, adliyede derdiyle baş başa bırakmayan bir adli sistemi inşa ettiklerini kaydetti.
Mağdurun elinden tutan, yarasını saran, gözyaşını dindiren bir uygulamayı sürecin en önemli parçası olarak gördüklerini aktaran Gül, bu anlayışın uygulamalarını yerinde görmek amacıyla toplantılar gerçekleştirdiklerini belirtti.
Gül, toplantılarda tüm paydaşlarla meseleyi masaya yatırdıklarını anlatarak, "Biliyor ve inanıyoruz ki güçlü Türkiye'nin yolu; hangi görüşe, düşünceye, inanca, mezhebe, siyasi kanaate, yaşam tarzına sahip olursa olsun herkesin hakkını, hukukunu en yüksek standartlarda geliştirmekten geçmektedir. Türkiye'nin yolu budur, Türkiye'nin rotası budur." dedi.
"İnsan kendini hukuka emanet etmiştir"
İnsanın, toplumsal bir varlık olduğuna işaret eden Gül, şöyle devam etti:
"Kendimizde bulunan pek çok hususiyeti toplum içindeki yaşantımıza, iletişim ve ilişkilerimize borçluyuz. Allah'ın verdiği ömrü, diğer insanlarla birlikte tamamlıyoruz. 'Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak' bizim en temel, en vazgeçilmez ve dokunulmaz hakkımız. İnsanoğlu bu hakkı koruma vazifesini, adına hukuk dediğimiz kurallar sistemine emanet etmiştir. Yani insan kendini hukuka emanet etmiştir. Çarşıda, pazarda, sokakta, metroda insanın huzur ve güvenlik hakkı, hukuka emanettir. Hatta evinin içinde bile insan hukuka emanettir. Ev içi şiddetle mücadele, kadına karşı şiddetle mücadele, çocuğun üstün yararının korunması gibi kurallar, kaideler bu gerçeği yansıtmaktadır. O halde, bir tanım yapmam gerekirse bana göre mağdur hakkı, huzuru bozulan insanın meramını anlatmak için devletle muhatap olduğu anda başlayan 'adalet hakkıdır'. Bu hak, mağdur için bir arayışa, bir mücadeleye dönüşmemelidir. Bu hak, mağduru arayıp bulmalıdır. Bunu yapacak olan işte sizlersiniz. Unutmayın ki vatandaşımız için sizler, her biriniz, devletin temsilcilerisiniz, devlet demeksiniz."
Gül, tüm ilgili kurumların vatandaşın gözünde devletin eli olduğunu belirterek, o eli samimiyetle özveri ve empatiyle uzatmanın temel amaç ve görevleri olduğunu kaydetti.
Adliyenin kapısının huzur, güven vermesi gerektiğini, "İşte burada adalet var, elimden tutan bir devlet var." duygusunu yaşatması gerektiğini dile getiren Gül, "Hukuk; dert olan değil, derman olandır. Hukuk; yük olan değil, yük alandır. Mağdurun hakkı, yükünün alınmasıdır. Mağdurun hakkı, yeni mağduriyetler yaşamamasıdır. Bu sebeple adliyenin kapısı asla bir bilinmeze yol açmamalıdır." ifadelerini kullandı.
"Üçüncü bir karma model üzerinde çalışıyoruz"
Bakan Gül, hiç kimsenin belirsizliğe tahammülü kalmadığına dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hele o kişi bir suçun mağduru ise artık belirsizlik onun için yeni ve daha büyük bir mağduriyet demektir. O yüzden adli süreçlerde vatandaşımızın yeni mağduriyetler yaşamaması amacımızı en güçlü şekilde uygulamaya çalışıyoruz. Örneğin, bazı davalarda sürenin uzamasından doğan belirsizlik, tarafların hayatına doğrudan olumsuz etkilemektedir. Bu konuda akla gelen ilk örnek boşanma davalarıdır. Biz diyoruz ki iki taraf da boşanmak istiyorsa ama tazminat, velayet gibi şartlarda uzlaşamadıkları için anlaşmalı boşanma da olmuyorsa bu dava yıllar boyunca sürüp gitmesin. İki tarafın da boşanma konusunda kararlı olduğu ancak sair hususlarda anlaşamadığı durumlarda uzayıp giden çekişme kadına da erkeğe de daha da önemlisi varsa çocuğa çok yaralar açmakta. Bu süreç anlaşmazlıkları derinleştirmekte, insan psikolojisini çok olumsuz etkilemekte. Tarafların iradesine uygun, yeni mağduriyetlere yol açmayan yeni bir usul geliştirmenin bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda da çalışmalarımızı yakın zamanda yoğunlaştırdık.
Bildiğiniz gibi bir anlaşmalı boşanma, bir de klasik çekişmeli boşanma davaları var. Üçüncü bir karma model üzerinde çalışıyoruz. İnsan Hakları Eylem Planımızda yer alan faaliyet başlıklarından biri de bu konuda mağduriyetlerin giderilmesine yönelik düzenleme yapılmasıdır. Boşanma davalarında süreci uzatan usul hükümlerini ana davadan ayıran, daha hızlı ve yeni bir usul getirmek üzere çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Bu konuda uygulayıcıları dinledik. Çok değerli usul hocalarımızın görüşlerine müracaat ettik. Önümüzdeki süreçte de bu konuda düzenlemelerin yapılacağına inanıyoruz. Böylece boşanma süreçlerinde insanların daha fazla mağdur olmasını önleyecek sistemle vatandaşlarımızın bu mağduriyetini gidermeyi hedefliyoruz. "
(Sürecek)
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın