Yok Oluşun Başlangıcı
KONUK YAZARLARNe elim bir hezeyandır bu!
Nasıl bir hukuk, nasıl bir adalet topluluğudur!
Hangi iç acısı, nasıl bir psikoloji, nasıl bir ruh hali!
Nerede olduğunuzun farkında mısınız?
Sizler hiçbir inanca bağlı olmayabilirsiniz. Kimse de sizi bu konuda zorlamaz, zorlayamaz. Sadece sizlere acınır o kadar.
‘Ama biz inançsızız, o zaman başkası da inanmayacak’ düşüncesini eyleme geçirdiğinde işte orada hatta daha da öncesinde işler değişir. Orada durmak lazım.
Ya da ‘Bizim inancımız olmadığından her türlü sapıklığa varız, fakat kimse de günahmış, ayıpmış diyemez’ derseniz acayip trajikomik bir durumla karşı karşıya kalırsınız ki bugün olduğu gibi…
Hem inanma hem de günah kelimesine karşı çık, sinirlen, ağzına geleni aklı ortadan kaldırarak say, söv. Zaten inanmıyorsun unuttun mu?
Nasıl bir durum böylesine vahim bir tabloyu ortaya çıkarmanıza neden oldu?
Bu kadar insanın dinine, inancına, kişiliklerine, kutsallarına açıkçası her şeyine el atmanıza, hakarette bulunmanıza yol açtı.
Ne kadar büyük bir yanılgı, yobazlık içindesiniz.
Kendinizi nasıl bir yerde, ne tür bir üstünlük içinde görüyorsunuz da Kur’an-ı eleştirmeye cesaret ediyorsunuz?
Sizi ne böyle çıldırttı da buraya kadar geldiniz? Bu telaş niye?
İşler hiç istediğiniz gibi gitmedi değil mi? Yaşanan bu süreci en mükemmel şekilde yöneten bir hükümet vardı. Son rakamlara göre güçlüsü ile zayıfı ile tam 55 ülkeye yardım dağıtan bir ülke olabileceğimiz hiç aklınızın ucundan geçmemişti. Kabus olmalı demişsinizdir herhalde…
Sizin hastalığınız virüsten daha da kötü aslında; başarısızlıklar, inançsızlıklar, kibir, hırs, haset daha da sayamayacağım bir sürü insanın içini kemirip her şeyini yok eden huylar…
Yazık !!! Hem ne yazık!
Kehf suresi 105. Ayette; ‘İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkar eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız.’ buyrulmuştur.
Bu bir yok oluşun başlangıcı, ayak sesleri…
Sabahlara kadar çalışmanın karşılığında tembelliğin, iman karşısında inançsızlığın, başarılar karşısında beceriksizliğin, iyi niyetler karşısında kötü emellerin, sevgi karşısında nefretin, kardeşlik, dostluk karşısında düşmanlığın, bütünleştirmenin karşısında parçalamanın umutsuzca direnişi, çaresizliği ve çırpınışının son evresi olsa gerek…
750 yıl öncesinden Mevlana’nın mısralarıyla;
Kişinin kendine ettiğini
Edemez kişiye hiçbir fani
Allah hidayet versin cümle aleme, hiçbirimizi şaşırtmasın, bu güzel günlerde gönül küfemizi doldurmak dileğiyle…
İlginizi Çekebilir