© Müzakerat 2017 - 2021

Yazar İsmail Özen, 28 Şubat’ın gençlerin bilmesi gereken bir süreç olduğunu söyledi:

”28 Şubat, 1990’lı yılların karanlık dünyasının kapkaranlık bir finalidir” ”O dönemde 28 Şubat’ın en güçlü ayağı basındı. Gazetelerde faşistçe manşet atan, televizyonlarda iğrenç haberler yapanların bugünlerde adalet ve özgürlük nutukları atmaları tam bir kara mizah örneği”

İSTANBUL (AA) AİŞE HÜMEYRA BULOVALI "Günler Ne Kadar Kısaldı" ve "Babamın Şarkısı" adlı öykü kitaplarının yazarı İsmail Özen, "Gençlere 1990'lı yılları araştırmalarını tavsiye ediyorum. Bu anlamda 28 Şubat, 1990'lı yılların karanlık dünyasının kapkaranlık bir finalidir." dedi.

Postmodern darbe olarak adlandırılan 28 Şubat dönemini bizzat yaşayan Özen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, abisinin tiyatro oyuncusu olmasına rağmen Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 30 yılla yargılandığını ve iki buçuk yıl hapis yattığını söyledi.

Özen, kendi vaktinin de o dönem abisi için üç yıl boyunca her hafta mahkeme salonlarında ve cezaevlerinde geçtiğini belirterek, "Abim, şartlı tahliye edildiğinde 66 ay onanmamış cezası vardı. Bu sebeple İsveç'e iltica etmek zorunda kaldı. Orada bir türlü dikiş tutturamadı. Çünkü tiyatroya delicesine tutkundu. Hala İsveç'te 50 küsur yaşında ve hayata tutunmaya çalışıyor. Birkaç iş değiştirdi ama hayatı bir türlü düzene girmedi. Çünkü istediği, umduğu hayat bu değildi." diye konuştu.

"28 Şubat'ın en güçlü ayağı basındı"

Kendi eşinin de aynı süreçte öğretmenlikten atıldığına işaret eden Özen, şöyle devam etti:

"O dönemde eşimle sözlü olmamıza rağmen yaşadığı psikolojik travmaları biliyorum. Mesela peruk takarak derse girmeye çalıştığı bir gün bayıldığını hiç unutmadım. Son derece basit bir şey gibi görünen, fakat katsayı engeli sebebiyle intihar eden bir öğrencim oldu. Bütün bunların sorumlusu kim? O dönemde 28 Şubat'ın en güçlü ayağı basındı. Gazetelerde faşistçe manşet atan, televizyonlarda iğrenç haberler yapanların bugünlerde adalet ve özgürlük nutukları atmaları tam bir kara mizah örneği."

28 Şubat'ı kendi özelinde de değerlendiren Özen, "Kendi adıma ayakta kalmak için çabaladığım, bir yönüyle de olgunlaştığım korku ve tedirginlik yıllarıydı. O genç yaşlarımda abim cezaevindeydi, eşim başörtüsü nedeniyle öğretmenlikten atılmıştı. O yıllarda bize, hayat tarzımıza karşı yürütülen kara propagandaları, yoğun düşmanlığı anlayamamıştım. Hala da bunları kafamda mantıklı bir yere koyamadım. En çok üzüldüğüm de bu karanlık sürece destek veren basın mensuplarının hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi hayatlarına devam etmeleri." ifadelerini kullandı.

"Hiçbir roman bu acıları, travmaları yaşandığı gibi anlatamaz"

İsmail Özen, tüm bu yaşadıklarından ve gördüklerinden bizzat yola çıkarak kaleme aldığı ilk romanı "Karlı Bir Gece Vakti" vasıtasıyla da gençlerin 28 Şubat'ı araştırmasına, öğrenmesine vesile olmak istediğini kaydetti.

Ketebe Yayınları'ndan çıkan "Karlı Bir Gece Vakti"nin tam olarak 28 Şubat'ta yaşanan acıları anlatan bir roman olmadığının altını çizen Özen, "Çünkü hiçbir roman bu acıları, bu travmaları yaşandığı gibi anlatamaz. Bu anlamda kitap, bir dönem romanı belki ama tam anlamıyla bir 28 Şubat romanı değil. Yazarken özellikle gençlerin romanımdan hareketle o dönemleri araştırmasını istedim. Çünkü romanın arka planında 28 Şubat bir fon gibi akıyor." dedi.

Özen, romanda hikayenin Susurluk kazasının olduğu dönemde 1996'da başladığını ve 11 Ekim 1998'de başörtüsü için el ele eylemleriyle sona erdiğine dikkati çekerek, "28 Şubat dönemine dair pek çok şey romanda karşımıza çıkıyor. Ama okuyanlar da görecekler romanım, daha çok o döneme maruz kalmış bir üniversite öğrencisinin, ailesinin ve arkadaşlarının duygu dünyalarına odaklanıyor. Zaten konusu ne olursa olsun romanlar insanı, belirli bir perspektifi olan karakterleri anlatır." değerlendirmesinde bulundu.

Eseri yazarken 28 Şubat süreciyle ilgili detaylı bir araştırma yaptığını aktaran İsmail Özen, şunları anlattı:

"Gazete ve dergi arşivlerine, YouTube'daki belgesellere, videolara tekrar tekrar baktım. O dönemi bilfiil yaşamayanlara bir perspektif sunmak, tarihe kişisel bir kayıt düşmek istedim. Şimdi bazen sosyal medyada, nostaljik bir yaklaşımla 1990'lı yılların sanki tertemiz bir dünyaymış gibi yansıtıldığını görüp fena halde üzülüyor, öfkeleniyor ve şaşırıyorum. Köyler yakılıyordu o yıllarda, neredeyse her ay bir gazeteci, kanaat önderi öldürülüyordu. Sivas ve Başbağlar Katliamı ve daha pek çok olay. O dönemin gazete arşivlerine kolayca ulaşılabiliyor. Gençlere 1990'lı yılları araştırmalarını tavsiye ediyorum. Bu anlamda 28 Şubat, 1990'lı yılların karanlık dünyasının kapkaranlık bir finalidir."

Özen, eşinin ve abisinin yaşadıklarına, hissettiklerine romanda değinmek istemediğini dile getirerek, "Abimin hayatı 50 küsur yıldır istediği gibi olmadı, olamadı. Bu bir romanda anlatılabilir mi? Zaten romanlarda duyguları bilinen şekliyle yani bir arkadaşa anlattığınız gibi anlatmaya kalkıştığınızda klişeye düşüyorsunuz. Öte yandan büyük acılar dilsizdir, anlatılamaz yani. Ama tarihi açıdan 28 Şubat dönemi anlatılabilir." şeklinde konuştu.





İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER