Tabloya Verdiğin Parayı Hastene Yoluna Harcasaydın ya
KONUK YAZARLARŞehir Hastenesinin yolunu yapmaya gelince kaynak yok yapamıyoruz diyen İBB, İstanbula hiç bir katkısı olmayacak bir İngilizin tablosuna 6,5 Milyon lira harcadı. İş hizmete gelince para yok ama show yapmaya var.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olduğunda..
Seçmene “Benim için bir gün fedakarlık yapın, ben sizin için 5 yıl çılgınlar gibi çalışacağım!” diyerek koltuğa oturdu..
İstanbul’a Marmaray’ı, Avrasya Tüneli’ni, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü, istanbul Havalimanı’nı, Gebze-Halkalı tren hattını yapan AK Partili rakibine, “Yahu, kimin parasını kime harcıyorsun kardeşim” diye hitap ediyordu..
Bir ortaokul öğrencisi ile muhabbete dalıp, “Cebrail, sen okuyamadı isen, bunun sorumlusu biziz. Sen değilsin” diyerek, sırtını sıvazlıyor, evine gidiyor, iftar yemeğine katılıp, “Biz, sizler için gece gündüz çalışacağız” sözü veriyordu..
“İstanbul’u depreme karşı çok acil, ama çok acil hazırlamamız gerekir” dediğinde, adamın efsunlu makyajına aldanıp, “Acaba birkaç dakika sonra deprem olur mu?” diye korkuya kapılıyordunuz..
Koltuğa oturdu..
İşinin cila olduğunu, makyajı iyi bildiğini, koltuğunun arkasına astığı Atatürk portresi ile gösterdi..
Seçildiğinin daha birinci günü idi..
Belediyedeki çay ocağına girip, belediyenin eski çalışanları ile konuşuyormuş gibi yapıp, Beylikdüzü’nden getirdiği tiyatrocu garsona “Yemekte ne var?” diye sormuştu..
Önceden hazırlandığı üzere, “Çalışanlara musakka, size de antrikot” cevabı gelince..
AK Partili belediye yönetiminin, çalışanlara musakka, üst yönetime ise antrikot yemek hazırlattığı algısı oluşturarak.
“Olmaaaaz.. Çalışan ne yiyorsa, yönetici de onu yiyecek” sözlerini, bizim saf İstanbullumuza yedirmişti.
“Çok acil, Çok acil” diyerek koltuğa oturup, “Yapacak çok işimiz var” diyerek, kayyım atanan HDP’li belediyelere destek ziyaretine çıkmasının hemen ertesinde, Bodrum’da yat görüntüsü veren, Elazığ’da deprem olduğunda, yarım saat depremzedelere ziyarette bulunup, Erzurum’da kayak yapmaya geçen, İstanbul’u seller götürürken, hâlâ tatil yapan Ekrem’i, İstanbullu daha tanıyamamıştı..
“Bu araçlar ne? Yazık günah.. Bu kadar makam aracı olur mu? Bunlar israf.. Bunların bir tanesine, her ay şu kadar bin lira harcama yapılıyor” diyerek, engelli İstanbulluların evde bakım hizmeti için kullanılan araçları, Yenikapı’ya dizen Ekrem İmamoğlu..
Başakşehir’deki Şehir Hastanesi’nin yolunu, “Belediyenin kasasında para yok” diyerek yapmayan Ekrem..
Daha bir gün önce, CHP’li bir ismin ilçe belediye başkanı olduğu Esenyurt’ta bir insan sele kapılıp vefat ettiği, üç çocuğun da son anda kurtarıldığı gerçeğine rağmen, İstanbul’un Büyükşehir Belediye başkanı Ekrem, hâlâ tiyatro oynamayı sürdürüyor..
Soruluyor kendisine:
“Tedbirleri aldığınızı düşünüyor musunuz?”
Cevap veriyor, büyük başkan:
“Ne tedbiri alacaktık? Ne tedbiri?”
Bunların hepsini bir kenara koyun..
Şimdi gelin esas konuya..
Kısa kısa bilgiler verdiğimiz bu Ekrem, dün Londra’da bir satışa katılmış..
Deprem ile ilgili çok önemli hayati bir cihaz falan sanmayın.
Sel ile ilgili, tedbir noktasında bir sistem, ne bileyim anında kapanan atık su kanallarının sinyalini verip, tedbir aldırtan bir mekanizmanın alımı değil..
Koronavirüs salgını ile ilgili olarak, toplu ulaşımda yaşadığımız sıkıntıları çözecek bir teknolojik alet falan değil..
Başakşehir Şehir Hastanesi’nin yolunu yapamadı ama, metrosunu hızlı şekilde yapmak amacıyla veya metroda İstanbullulara hizmet etmek üzere alınmış bir faydalı ürün falan değil..
Ya ne?
İtalyan ressam Gentile Bellini’nin, çiziktirdiği bir resimi almış..
“Ne işe yarar” diye mi soruyorsunuz?
Evine ekmek götüremeyen dar gelirli aileler, resime bakar bakar doyarlar..
Okuyamadığı için elinden tutulma sözü verilen Cebrail, o resme bakar, lise mezunu olur, üniversiteyi kazanır, üniversiteyi bitirir..
Başakşehir Şehir Hastanesi’nin yolunu yapmadı ama, şimdi hastalarımız o resme bakar bakar, şifa bulurlar..
Niye önemsedim, ben bu resim alımını?
Şunun için..
Bu arkadaş diyordu ya, “İsraf.. İsraf.. Her yeri israf kaplamış..”
Bizim mahallenin dindarları da..
Bu adamın peşine takılıp, “Doğru söylüyor, israf haramdır” diyerek, 3 ayda 20 gün tatil yapan bu adamın peşine takılmışlardı ya..
Şimdi bu Ekrem Bey, İtalyan Gentile Bellini’nin resmine, tamı tamamına 6.500.000 TL saydırmış..
Yanlış okumadınıız..
Yazı ile yazalım..
Altı milyon beş yüz bin Türk Lirası bayılmış..
Hani babasının diktiği gökdelenlerden kazandığı para ile alır..
“Bize ne, kendi kazanmış, kendi harcıyor” deriz..
İstanbullunun tamı tamamına 6.5 milyon lirasını, Londra’daki Victoria ve Albert Müzesi’ndeki bir resme veriyor, Bay Ekrem..
İsrafın kralı..
Savurganlığın dik alası..
Haramın en büyüğü..
Yolsuzluğun en rezili..
Ne imiş?
“Efendim bu tablo, dünya ressamları arasında yer alan birisi tarafından çizilmiş, Fatih Sultan Mehmet Hazretleri’nin resmi” imiş..
Eeee.
Bay Ekrem’in ifadesi ile, “Portre evine dönüyor”muş!
Sanırsınız ki..
Bizim evden bir potre çalınıp götürülmüş..
Bay Ekrem de, mücadele etmiş, hırsızı yakalatmış, portreyi eve geri döndürüyor..
Bre hokkabaz..
İstanbulluya hizmet edecek hastanenin yolunu bile, “Para yok” diyerek yapmamış iken..
Elin gavurunun çizdiği bir resme 6.5 milyon lira döktürmenin alemi ne ?
Türkiye’den, 6.5 milyon lirayı elin gavuruna yollamanın anlamı ne?
Bir de utanmadan, “Londra’da açık artırma ile satılan, Fatih Sultan Mehmet Han’ın günümüze kadar gelebilmiş üç orijinal portresinden biri olan, İtalyan ressam Gentile Bellini’nin atölyesinden 15. yüzyılda çıktığı tahmin edilen yağlıboya tabloyu İBB olarak satın aldık!” diye, büyük bir iş başarmış gibi ahkam kesiyor..
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
İlginizi Çekebilir