Ne İdik Ne Olduk?
KONUK YAZARLARYaşı 50’lerde olanlar az çok, 60 ve yukarı olanlar daha net eskileri hatırlar.
Hani şu kırk yılın başı bir ilden diğer ile hatta ilçeye seyahat edildiği günleri…
Bir yazlık bir kışlık giysinin olduğu… Öyle 3 yılda 5 yılda eşyaların hiçbir sebep yokken değişmediği… Yollardaki şeritlerin sadece gidiş- dönüş için kullanıldığı ki o da her yere değil… Hastanelerin ancak büyük şehirlerde olup pislikten geçilmediği… Hani merhum Savaş Ay’ın programında sunduğu gibi… Ders kitaplarını devletin dağıtmasını bırakın kitapçılarda bile bulunamadığı yılları… Kısa ya da uzun bir tatil olduğunda insanların yollara dökülmediği, öncesinde oralarda buralarda yerlerin ayırtılmadığı…
Çeşitli aksaklıkları dile getirdiğinde seninle ilgilenen, çare bulan ve hakkını savunanların olmadığı… Hatta tam tersi senin suçlu bulunduğun dönemler.
Hani o namaz kılanların, başını kapatanların önüne türlü engellerin çıkarıldığı, suçlanıp cezaevine götürülmelerine kadar .
Nerde böyle yanlış anlaşılıp abartılmış bir özgürlük. Her hakareti yapıp hayatına devam edip özgürlük yok diyenlere de söyleyecek bir şey yok artık .
Ülkemizi kalkındırabilecek tesislerin açılmadığı, fabrikaların yapılmadığı ve yapılamadığı zamanlar… Temelini atıp birkaç şey yapıp (Adana’daki hastane gibi) paraları da cebe atıp, köşe dönüldüğü yıllar…
Hani şu zamanlarda da muhalefet tarafından ısrarla tekrarlanan IMF denilen yerden borç paralar alıp (tefeci misali) kucak kucak bitmeyen ödemelerin yapıldığı yıllar…
Hani şimdi yardımlar yapılan ülkelere el pençe divan durulan yıllar… Her işin belli kişiler arasında paylaşılıp (olabildiğince ) iş yapılıp yaptırıldığı yıllar…
Hani, her alanda sadece birkaç kişinin konuştuğu ve onların isteklerine göre planların yapıldığı, egemenlik kayıtsız şartsız bizim zümremizindir anlayışının tam hakimiyetinin olduğu yıllar…
Bütçenin eğitime, sağlığa, savunmaya, ulaşıma, tarım ve hayvancılığa, üretime vb. alanlara değil de bir zümrenin hep bize hep bize dediği yıllar… Hani koalisyonlara destek veriyorum deyip borsayı yükselten, çıkıyorum deyip diplere düşüren yıllar…
Hani halkın çok büyük kısmının söz hakkının olmadığı, itilip kakıldığı yıllar… Hani doktor, ilaç bulamadığın, bulsan alamadığın yıllar… İnsanın kendini geliştirmesine yönelik adımların atılmadığı hatta hiçbir şeyden anlamasınlar dendiği yıllar…
Gerçekten ne idik ne olduk. Nasıl bir değişim geçirmişiz.
Yalnız geçirdiğimiz bu değişimlerde memnun olmadıklarımız yok mu? Tabi ki var.
Haddi hesabı olmayan israf, insanların yapmacık ve ikircikli davranışları, çevreye duyarsızlık ve kişilere göre artıp azalan şımarıklık şahit olduklarımızdan ilk aklımıza gelenler. Üstelik daha da kötüsü bunları yapanlarda yaş mefhumunun olmaması . Aslında hepsi de temelde ahlakın bozulmasıyla başlayıp bu kapsamda vicdanın zayıflaması , sevgi ve saygının sersefil bir hale dönüşmesiyle giderek alanı genişleyen yozlaşmaya sebep oluyor .
Necip Fazıl üstadımızın kaleminden ‘ iki çeşit insan vardır .Zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşip kendini düzelten , zaman geçtikçe yüzsüzleşen .
Devamlı başkalarının yanlışlarını görüp bulmak yerine tez zamanda kendimizi düzeltenlerden olmak dileğiyle …
İlginizi Çekebilir