© Müzakerat 2017 - 2021

Mimarsanatçı Melek Zeynep Bulut: ”Yaralarımızı güce dönüştürmeliyiz”

”Yaratıcının bir matematiği var ve bunun üzerinden sanat, mimarlık veya söylem üretmeye gayret ediyorum” ”Birtakım terör örgütlerinin politize etmek için ailelerinden kopardığı çocukların hikayeleri. Onların topluma tekrar nasıl kazandırılabileceği, annelerinin bu süreçte neler yaşadığı gibi başlıklar üzerine araştırmalarım devam ediyor. Bütün bunlar bizim coğrafyamızın belli başlı yaraları. Biz bunları bilimle, sanatla nasıl estetize ederiz?” ”Yara, negatif bir deneyim değil, bizim anlayışımızda bizi geliştiren, büyüten bir deneyimdir” ”İl Göç İdaresi aynı zamanda sıfır, bir başlangıç noktasıdır. Umudun, yeniden başlamanın, birey olmanın kimse tarafından yönlendirilemeden ötekileştirilmeden başlangıcın ve yeni dünyanın bir sembolü, bir mührü olarak orada böylece durur”

İSTANBUL (AA) SALİH ŞEREF İl Göç İdaresi binasına yerleştirilen "murmuration" enstalasyonu ve 28 Şubat temalı "Böyle Daha Güzelsin" sergisindeki "Rene Pavillion/Scar" enstalasyonuyla dikkati üzerine çeken sanatçı ve mimar Melek Zeynep Bulut, uzun süredir insan hakları üzerinden sanatsal üretimlere imza atıyor.

Güzel sanatlar, mimarlık ve kent tasarımı eğitimi alan genç mimar, sinestezi (birleşik duyu) özelliği dolayısıyla doku, görüntü ve renkleri duymak ya da sesleri şekillendirmek gibi farklı duyuları birbirine dönüştürebilme yeteneğini eserlerine yansıtıyor.

Bulut, bir yandan İstanbul'daki atölyesinde sanatsal projelerini yaparken diğer yandan da 7 senedir kurucusu olduğu mimarlık şirketindeki ekibiyle mesleki çalışmalarını yürütüyor.

Sanat anlayışını, enstalasyon çalışmalarını ve yeni projelerini, AA muhabirine anlatan Bulut, duyuları birleştirerek çalıştığını belirterek, "Resim, heykel, sesler, sözler ve binalar... Bunları birbirine çevirerek ilerlediğim bir sistemle tasarımlarımı kurguluyorum. Yaratıcının bir matematiği var ve bunun üzerinden sanat, mimarlık veya söylem üretmeye gayret ediyorum." diye konuştu.

Melek Zeynep Bulut, şehri açık bir laboratuvar gibi gördüğüne işaret ederek, "Vaktimin çoğu tarihi yarımadada geçiyor. Burada dokuları, binaları, insanları ve malzemeyi analiz ederek üretim yapıyorum. Malzemenin ruhuna, beraberinde ne olmak istediğine odaklanıyorum. Mesela ahşap dönmek, su akmak, taş durmak ister. Bu kimyaya uygun olarak malzemeyi ve varlığı yorumlamaya çalışıyorum." dedi.

"Coğrafyamızın belli başlı yaralarını, bilimle, sanatla nasıl estetize ederiz"

Mimarlık ve sanat anlayışını insan hakları üzerine oturttuğunu vurgulayan genç sanatçı, şunları kaydetti:

"Son zamanlarda uğraştığım başlıklar ve çözümünü aradığım bazı sorulardan bahsedebilirim. Mesela uluslararası birtakım yayınların, çocuklar üzerinden yürüttükleri politikalar, beraberinde mülteci çocukların nasıl yetiştirileceği ve üretmek anlamında nasıl güce dönüştürülebileceği ve elbette birtakım terör örgütlerinin politize etmek için ailelerinden kopardığı çocukların hikayeleri. Onların topluma tekrar nasıl kazandırılabileceği, annelerinin bu süreçte neler yaşadığı gibi başlıklar üzerine araştırmalarım devam ediyor. Bütün bunlar bizim coğrafyamızın belli başlı yaraları. Biz bunları bilimle, sanatla nasıl estetize ederiz? Bu sorunlara baştan nasıl bir temel oluşturabiliriz ve tüm bu yaraları nasıl güce dönüştürebiliriz? Ben bunlar üzerine yoğunlaşıyorum."

Sanatçı Bulut, 28 Şubat temalı "Böyle Daha Güzelsin" sergisindeki "Yara" enstalasyonun bu anlamda bir iyileşmeyi temsil ettiğini aktararak, gerçek bir izi 200 kat büyüterek insanları bunun içerisine davet ettiğini söyledi.

Eserinin aynı zamanda bir "çağdaş çilehane" yorumu olduğuna da dikkati çeken Bulut, "Çağın çilesi görünürlük. İnsanlar, siz bir yaranın içindeyken etrafınızdan yürür gider. Kalabalıklar içinde bu deneyimi yaşarsınız. Bunu 28 Şubat gibi toplum travmalarında yaşadık. Bu transparan yara mekanı tam da bu çağa uygun bir çilehane, duygu mekanı denemesi. Bu anlamda 'Yara', negatif bir deneyim değil, bizim anlayışımızda bizi geliştiren, büyüten bir deneyimdir." değerlendirmesinde bulundu.

"Göç" enstalasyonu umudun sembolü

Sanatçı, İl Göç İdaresi binasına yerleştirilen enstalasyonun ise murmuration (inilti) adında bir üçlemenin ikinci ayağı olduğuna işaret ederek, "Aidiyet, göç hali olgusunu, Dante'nin İlahi Komedya'sındaki cennet, cehennem ve araf temsili gibi düşünün. Üç perde. İl Göç İdaresi'ndeki çalışmam Araf'ı simgeliyor. Üçlemenin cehennem noktası mültecilerle birlikte Suriye sınırında çalıştığım ve onların sıkıntılarına bir nebze merhem olacağını umduğum bir çözüm. Sonuncusu olan cennet ise Avrupa'da insan haklarıyla ilgili bir lokasyona kurulan çalışma olacak." ifadelerini kullandı.

İl Göç İdaresi'nin İstanbul'un tam orta yerinde, ciddi bir hafıza mekanı olduğuna değinen Bulut, enstalasyon hakkında şunları söyledi:

"Burada ses mekanizmasından bir sürü tasarladık. Göç eden insanların ses mekanizmasıyla kuşların ses mekanizmasını üst üste bindirdik ve maddeye dönüştürdük. Kuşun tam özgürleştiği anı dondurduk ve oradan çoğalttık. Burası aynı zamanda sıfır, bir başlangıç noktasıdır. Umudun, yeniden başlamanın, birey olmanın kimse tarafından yönlendirilemeden ötekileştirilmeden başlangıcın ve yeni dünyanın bir sembolü, bir mührü olarak orada böylece durur."

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER