© Müzakerat 2017 - 2021

Kendi ülke sinemamızın dilini oluşturmuş değiliz

Yönetmen, oyuncu ve senarist Müfit Can Saçıntı: Yeşilçamda biz çekimlere ne kadar gülsek bile onlar sinema diline bir armağanda bulunmuşlardı. Kendi sinema dilini oluşturmuştu. Bugün bir sürü imkanımız var, daha rahat koşullarda film yapıyoruz ama kendi ülke sinemamızın dilini oluşturmuş değiliz Oyuncu Yavuz Karakaş: 70, 80 ödülüm var. Bugüne kadar birçok plaket aldım ama hiçbir zaman beni Altın Portakala, Altın Kozaya layık görmediler. Bu ödülleri alamamak bizim gücümüze gidiyor

İSTANBUL (AA) Anadolu Ajansının Global İletişim Ortağı olduğu "38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı" etkinlikleri kapsamında "Yeşilçam'da Bir Ömür" başlıklı söyleşi gerçekleştirildi.

Alfa Life tarafından düzenlenen söyleşide, yönetmen, oyuncu ve senarist Müfit Can Saçıntı, yönetmen Erhan Tuncer ve oyuncu Yavuz Karakaş konuşmacı olarak yer aldı.

"İyi Aile Çocuğu", "Şark Bülbülü" ve "İnek Şaban" gibi filmlerde oynayan Yavuz Karakaş, sanat hayatı boyunca yaklaşık 500 film ve dizide rol aldığını söyledi.

Karakaş, Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde ve İstanbul Radyosu'nda da bir süre sanatçı olarak görev yaptığını belirterek, "Doğum yerim Gaziantep. 5 yaşında Üsküdar'a geldim. Aslımı inkar etmem ama İstanbullu sayılırım. 70, 80 ödülüm var. Bugüne kadar birçok plaket aldım ama hiçbir zaman beni Altın Portakal'a, Altın Koza'ya layık görmediler. Bu ödülleri alamamak bizim gücümüze gidiyor." dedi.

Yeşilçam zamanında para kazanamadığını söyleyen Karakaş, "Bu yüzden evlenince orkestra da bateri de çaldım. Okuyuculuk yaptım. 2 plağım var. Bu anlamda yaşadıklarımı tümüyle kaleme alan Erhan Tuncer'e ve yayınevine 'Yeşilçam'da Bir Ömür Yavuz Karakaş' adlı kitabı çıkardıkları içim müteşekkirim." diye konuştu.

"Kendi ülke sinemamızın dilini oluşturmuş değiliz"

Müfit Can Saçıntı da Yeşilçam'ı ve anılarını çok sevdiğini dile getirerek, bazı anılarını katılımcılarla paylaştı.

Yeşilçam ve bugünün sinemasının çekim koşullarına değinen Saçıntı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bugün şartlar değişti, evet ve daha insani koşullarda göreceli olarak çekimler yapıyor muyuz bilmiyorum ama bazen mecburiyetler kabiliyetleri zorluyor. Yeşilçam'da biz çekimlere ne kadar gülsek bile onlar bir sinema diline armağanda bulunmuşlardı ve onları gördüğümüzde 'Evet bu bir ülke sineması, Türk sineması' diyebiliyoruz. Peki neden ? Çünkü Yeşilçam kendi sinema dilini oluşturmuştu. Bugün bir sürü imkanımız var, daha rahat koşullarda yapıyoruz ama bireysel başarılar olmasına rağmen, kendi ülke sinemamızın dilini oluşturmuş değiliz."

Saçıntı, Yeşilçam'ın o dönem bir halk sanatı olduğunun altını çizerek, "Yeşilçam, o dönem bütün kesimlerin ortak eğlencesiydi ama ağırlıklı olarak izleyicilerde ezici güç geniş halk kitleleriydi. İşçisi, yoksulu, orta hallisi, memuru, köylüsü herkes o dönem Türk sinemasını izlerdi. Çünkü sinemamız halkına değer veriyordu. Halktan yana filmler yapıyordu. Aileyi de önemsiyordu." dedi.

"O Ağacın Altında", "Yeşilçam'da Bir Ömür Yavuz Karakaş" ve "Bir Yadigar Ejder Kitabı" adlı eserlerin sahibi Erhan Tuncer ise Yeşilçam'ın star sistemi üzerinden, yakışıklılık ve güzellik üzerine kurulduğunu söyledi.

Tuncer, Yeşilçam'da birçok oyuncunun kendini seslendiremediğini, sadece poz oyuncuları olduğuna işaret ederek, "1996'ya kadar filmlerimiz dublaj olarak çekildi. Mesela Cüneyt Arkın'ın kendi oynadığı 400 filmden kendi sesiyle oynadığı 3 film var sadece." diye konuştu.

"Yeşilçam'da Bir Ömür Yavuz Karakaş" kitabının "Yeşilçam'ın Karakter Aktörleri" adlı serinin ilk eseri olduğunu hatırlatan Tuncer, ikinci kitabında Süheyl Eğriboz'u, üçüncü kitabında Hakkı Kıvanç'ı, dördüncüde Yıldırım Gencer'i, daha sonra ise ötekileştirilmiş dört kadın karakter oyuncusunun hayatını ele alacağını sözlerine ekledi.



İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER