© Müzakerat 2017 - 2021

Endüstriyel ilişkilerde, ’fazla değer’ değil, ’adil paylaşım’ itibar ve iltifat görsün istiyoruz

Hakİş Konfederasyonu Başkanı Mahmut Arslan: ”Biz, Hakİş olarak, rekabetin değil dayanışmanın sosyal hayatımıza hakim olmasını istiyoruz. Endüstriyel ilişkilerde, ’fazla değer’ değil, ’adil paylaşım’ itibar ve iltifat görsün istiyoruz. Finansal sermayenin değil, en yüce değer olarak emeğin, alın terinin benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz” Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan: ”İş ahlakı, insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insandan, ilk dini metinlerden günümüze kadar tüm yasal düzenlemeler adaletsizliği ortadan kaldırmaya matuftur”

ANKARA (AA) Hakİş Konfederasyonu Başkanı Mahmut Arslan, "Biz, Hakİş olarak, rekabetin değil dayanışmanın sosyal hayatımıza hakim olmasını istiyoruz. Endüstriyel ilişkilerde, 'fazla değer' değil, 'adil paylaşım' itibar ve iltifat görsün istiyoruz. Finansal sermayenin değil, en yüce değer olarak emeğin, alın terinin benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz." dedi.

Arslan, Hakİş ve Türkiye Yazarlar Birliğince (TYB) tarafından "İş Ahlakı, Çalışma Hayatı ve Safahat" temasıyla Hilton Garden Inn Otel'de gerçekleştirilen 5. Ahlak Şurası'nda yaptığı konuşmada, her geçen gün daha fazla gayri insani hale gelindiğini söyleyerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Ve her an birbirimizi daha fazla gayri insanileştiriyoruz. Kapımızın önündeki arabamız kadar, oğlumuzu ve kızımızı önemsemez hale geldik. Telefonlarımızdaki sosyal medya uygulamalarına ayırdığımız zaman kadar, ailemize zaman ayırmaz olduk. Evlerimizi, eşyalarımızı, eğlencelerimizi sevdiğimiz kadar çevremizdeki yakınlarımızı sevmez, onlara saygı duymaz olduk. Tutkuyla izlediğimiz dizi filmin bir sonraki bölümünde neler olacağını merak ettiğimiz kadar, ölüm döşeğindeki yan komşumuzu merak etmiyoruz. Buna benzer pek çok örnekte görüleceği gibi, kullandığımız bir eşya, bir alet, bir cihaz kadar birbirimize değer vermez hale geldik ve gayri insani bir varlığa dönüştük. Bugünlerde çok açık bir biçimde tanıklık ediyoruz ki gezegeni cehenneme çevirdik. Dünyanın en gelişmiş, en müreffeh, en zengin metropol kentlerinde insanlar sokağa çıkamaz hale geldi.

Gerçekten de her şeyimiz var ama sahip olduklarımız bizim insan olarak kendimize saygı duymamıza yetmiyor. Dünyanın müreffeh, konforlu metropol kentlerindeki insanların hiçbiri mutlu değil. Zengini de mutsuz, fakiri de. Her şeyimiz var ama insan olmamızı anlamlı kılacak ahlaki değerlerden yoksunluk içindeyiz."

"Adil paylaşımın, her türlü adaletsizliği ortadan kaldıracağına inanalım"

Hakİş olarak bu durumdan sorumluluk duyduklarını aktaran Arslan, ellerinde her şeyi düzeltecek sihirli bir küre olmadığını ancak İbrahim'e yakılan ateşi söndürmek için su taşıyan karınca misali yola çıktıklarını söyleyerek, "Biz, Hakİş olarak, rekabetin değil dayanışmanın sosyal hayatımıza hakim olmasını istiyoruz. Endüstriyel ilişkilerde, 'fazla değer' değil, 'adil paylaşım' itibar ve iltifat görsün istiyoruz. Finansal sermayenin değil, en yüce değer olarak emeğin, alın terinin benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz. Finansal sermayenin değil, en yüce değer olarak emeğin, alın terinin benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz. Gayri insaniliği yücelten bir ahlaki zihniyet üzerine değil, insanın bizatihi kendisini yaratılmışların en şereflisi gören bir ahlaki zemin üzerinde hayatımızı sürdürmeliyiz." diye konuştu.

Hakİş olarak kuruluşlarından bu yana işçiişveren ilişkilerini çatışma üzerine değil, uzlaşma üzerine inşa etmeye çaba sarf ettiklerini vurgulayan Arslan, şöyle dedi:

"İşverenleri yenilmesi gereken rakipler olarak değil, birlikte çalışıp, birlikte başaran sosyal ortaklar olarak kabul ettik. Sermaye karşıtlığı söylemi yerine adil paylaşım, hakça bölüşümü savunduk. Biz Hakİş olarak, yeni bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Tarihimizde, kültürümüzde bunun örnekleri var. Buna ilişkin hazine değerinde fikirler var. Biz sadece elimizdeki bu hazineyi gün yüzüne çıkarmak istiyoruz. Bu hazineden bütün insanlık yararlansın ve artık insanlığın asırlardır maruz kaldığı mezalim sona ersin istiyoruz. Emek sahipleri, eşyadan, teknolojik aletlerden, cihazlardan çok daha değersiz hale getirilmesin. Adaletli bir endüstriyel ilişkiler anlayışı ile adil paylaşım gerçekleştirilsin. Adil paylaşımın, insana yönelik her türlü adaletsizliği, haksızlığı, mezalimi ortadan kaldıracağına hepimiz inanalım."

Hikmet ve hidayeti ahlak anlayışı olarak benimsedikleri takdirde finansal sermayeyi, parayı, menkul değerleri değil, emeği, alın terini en yüce değer olarak görmeyi de öğreneceklerini anlatan Mahmut Arslan, "Bütün paralar ve menkul değerler, sıradan kağıt parçalarından ve farazi rakamlardan ibarettir. Ancak bugün, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, finansal sermaye, şu veya bu şekilde adeta insanlığın tapındığı bir puta dönüşmüştür. Hakİş bugün burada, bu çağdaş putların yıkılması gerektiğini haykırmaktadır. Bize göre, menkul kıymetlerden oluşan putlar değil, değerli olan, en yüce değer olan, insanın emeğidir." diye konuştu.

"10 yıl önce Ahlak Şuraları serisini başlattık"

İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'a ithaf edilen programın açılış konuşmasını Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü ve TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan da TYB'nin yaklaşık 10 yıl önce Ahlak Şuraları serisini başlattığını söyledi.

Arıcan, önemli konuları kendisine temel ilgi alanı olarak gören TYB'nin, ele alınmayan, dokunulmayan, temas edilmeyen konuları özellikle ele almaya çalıştığına değindi. Ahlak konusunun herkesin gündeminde olduğuna, ahlak olmadan hiçbir işin olmayacağının gündelik hayatta hep söylendiğine ancak bu konularda ortak bir akıl oluşturacak mecraların pek bulunmadığına vurgu yapan Arıcan, Ahlak Şurası ile bir geleneğin başlatıldığını dile getirdi.

İlk dört Ahlak Şurası süreçlerini aktaran Arıcan, 2021'in İstiklal Yılı ve Mehmet Akif Yılı olması dolayısıyla bu yılki şurayı büyük mütefekkir Mehmet Akif'e ithaf ederek gerçekleştirdiklerini söyledi.

Prof. Dr. Arıcan, "İş ahlakı, insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insandan, ilk dini metinlerden günümüze kadar tüm yasal düzenlemeler adaletsizliği ortadan kaldırmaya matuftur. Ahlak, iş ahlakı ve çalışma hayatı konusu insanlığın fıtratı ile ilgili bir konu olduğu söylenebilir. Daima gündemde olacaktır. İnsan var olduğu sürece bu durumlar söz konusu olacaktır." diye konuştu.

Birkaç yüzyıl öncesine kadar Türk milletinin "sözünün eri" olarak görülürken bu değerlerin yeteri derecede muhafaza edilemediğini belirten Arıcan, çalışmaktan kaçınan, verilen işi savsaklamak, fırsatçılık yapmak, kayırmacılığı teşvik etmekle yüz yüze kalındığını belirtti.

İslam dinine, gelenek göreneklere rağmen, ticari ve ekonomik hayatta Türkiye'nin notu kırık ülkeler arasında gösterilir olduğuna değinen Arıcan, iş ahlakı konusunun dünya ekonomilerinde giderek değer kazandığını ve bu konuda özel önem gösterilmesi gerektiğini kaydetti.

İki gün sürecek şuranın sonuç bildirgesi, pazartesi günü Tacettin Dergahı'nda düzenlenecek etkinlikle kamuoyuyla paylaşılacak.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER