Darbeciler Türkiye'nin itibarıyla oynadı
ANALİZEski Akıncılar Derneğinin son genel başkanı Mehmet Güney: Darbeciler Türkiye'nin itibarıyla oynadı
"Bizi de böyle yüz kızartıcı hırsızlık, uğursuzluk, ahlaksızlık diye bir şeyle yargılamadılar. İslamcı kimlikten, Akıncılarda yaptığımız hizmetlerden yargıladılar. Bugün normal olan şeyler o gün suç kabul ediliyordu."
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı kararıyla 1979'da kapatılan Akıncılar Derneğinin son genel başkanı Mehmet Güney, "(12 Eylül) Darbenin zemini hazırlansın diye ülkenin bunca insanını kırıp geçiren, ülkenin itibarıyla oynayan bu zihniyetin doğru bir iş yaptığına kimse beni inandıramaz." dedi.
Türkiye demokrasi tarihine kara leke olarak geçen 12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminde tren istasyonu, otogar ve havaalanlarına asılan listede "görüldüğü yerde vurulması gerekenler" arasında yer aldığı için ülkesinden ayrılmak zorunda kalan Güney, AA muhabirine, yaşadıklarını anlattı.
Güney, son genel başkanlığını yaptığı Akıncıların, 1975'te kurulduğunu belirterek, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı kararıyla kapatıldıklarında, ülke genelinde yaklaşık 1200 şubeyle faaliyet gösteren "İslamcı ve yerli" gençlik hareketi olduklarını söyledi.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren öncülüğünde, "sağ-sol çatışması", "siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarsızlık" gerekçesiyle askerler yönetime el koymadan önce 30 ilde zaten sıkıyönetim ilan edildiğini anımsatan Güney, şöyle devam etti:
"Darbenin bir günde olmadığını bu alan daraltmalarıyla görüyorduk. Öğrencisi olduğum Yıldız Teknik Üniversitesinde 1976-77 senesinde bir yıl eğitime ara verildi. Güvenliğin olmadığı yerde, anarşinin kol gezdiği yerde eğitim yok, üretim yok, sokakta güvenlik de yok. Türkiye'nin insanını eğitemediği, sokaklarının güvenliğini sağlayamadığı, ülkenin meclisini bile çalıştıramadığı bir dönemde darbe adım adım hazırlandı. Kısmi sıkıyönetim adı altında olağanüstü hal zaten ilan edilmişti. Olağanüstü hal deyince olağan olmayan bir hal yani hakkın, hukukun, adaletin askıya alındığı dönem."
"Bu ülkenin gençlerini budadılar"
Güney, darbeci zihniyetin "sağcı-solcu" veya "İslamcı" şeklinde ayrım gözetmeden herkesi tehdit görüp cezalandırdığını kaydederek, o dönem aralarında kendisinin de yer aldığı çok sayıda kişinin ağır bedeller ödediğini ifade etti.
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığınca 1979'da gözaltına alındığını ve ardından "devletin temellerini dini esaslara dayandırmak" suçlamasıyla 1 yıl Mamak Cezaevinde kaldığını aktaran Güney, bu süreçlerde insanlık dışı muamelelere maruz kaldığını dile getirdi.
Güney, yargılanmasının gayrı insani, mahkemeninse ideolojik olduğunun altını çizerek şu ifadeleri kullandı:
"İdeolojik bir ortamda hakkın hukukun gün yüzüne çıkması mümkün değil. Bizi de böyle yüz kızartıcı hırsızlık, uğursuzluk, ahlaksızlık diye bir şeyle yargılamadılar. İslamcı kimlikten, Akıncılarda yaptığımız hizmetlerden yargıladılar. Bugün normal olan şeyler o gün suç kabul ediliyordu. 12 Eylül darbe döneminde 18 yaşından küçük olup yaşı büyütülerek idam edilenlere şahit olduk. Akıl tutulması yaşayan, aklı omzunda olan bu kişiler bu ülkenin gençlerini budadı."
"Diyarbakır ve Mamak cezaevleri darbenin kirli yüzünü gösteren iki sembol"
Dönemin cezaevlerinde görüşe çıkmanın veya duruşmaya gitmenin "sopa yemek" anlamına geldiğine işaret eden Güney, "Mamak Cezaevinin koşulları Diyarbakır Cezaevi kadar kötüydü. Yüzbaşı günde iki kere sizi havalandırmaya çıkarıyor. Tuvalete bile sadece bu havalandırma saatlerinde gidebiliyorsunuz. Yeme içmeye de ne kadar yeme içme denirse. Diyarbakır ve Mamak cezaevleri bu yönüyle darbenin kirli yüzünü gösteren iki sembol." diye konuştu.
Güney, 12 Eylül darbesinden sonra devlet radyo ve televizyonunda aranan kişilerin isimlerinin sayıldığını ve kendisinin de "görüldüğü yerde vurulması gerekenler" arasında yer aldığını belirterek, şunları dile getirdi:
"Her seferinde 'Acaba bu sefer unutulduk mu?' diye umut edersiniz ama tekrar isminizi duyduğunuzda iradeniz dibe vurur. Arananlar daha sonra görüldüğü yerde yakalanması gerekenler ve görüldüğü yerde vurulması gerekenler şeklinde posterler hazırlanarak insan sirkülasyonun çok olduğu yerlere asılırdı. Listeden anladık ki bizim bu ülkede barınma ve hizmet etme şansımız kalmadı. Sovyet Birliği, Afganistan'ı 100 bin kişiyle işgal etmişti. Belki oradaki Müslümanlara bir faydamız olur diyerek rahmetli (eski Akıncılardan) Bahattin Yıldız ile İran ve Pakistan üzerinden kaçak yollarla Afganistan'a gittik. Biz isteyerek ülkemizden gitmedik. Mecbur kaldığımız için gittik."
"Allah'ın izniyle bu ülkede bir daha darbe olmayacak"
12 Eylül darbecilerinin, ülkenin itibarına büyük zarar verdiğine vurgu yapan Güney, "Kenan Evren'e 12 Eylül'e kadar olaylara neden müdahil olmadıkları sorulduğunda 'Darbenin zemini hazırlansın diye bekledik' demişti. Darbenin zemini hazırlansın diye ülkenin bunca insanını kırıp geçiren, ülkenin itibarıyla oynayan bu zihniyetin doğru bir iş yaptığına kimse beni inandıramaz." şeklinde konuştu.
Güney, hak edilmeyen bir yönetimin gasp ile ele geçirmesinin ne Türkiye'de ne de dünyanın hiçbir ülkesinde çözüm olmadığını kaydederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye'ye darbe yakışmıyor. Alnı secdeye değen bir iradeyle bu ülkede bir daha böyle kolayca darbe yapılmaması için düzenlemeler yapıldı. 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde de devlet kendini halka emanet etti. Halk sokağa çıkabiliyorsa, halk idarecilerini koruyabiliyorsa bu ülkede Allah'ın izniyle bir daha darbe olmayacak. Kanunen de düzenlemesi yapıldı. Bundan sonra darbecilerin bu ülkede yiyecek ekmeği yok."
Halil İbrahim Medet
İlginizi Çekebilir
İsrail saldırganlığı ne getiriyor?
İsrail, 1967’de ABD’ye ait USS Liberty gemisini vurup, 34 Amerikalı askeri kasten öldürdüğünde dahi en ufak bir ABD yaptırımıyla karşılaşmadı. Bugün yaşananlar ve Washington’ın rasyonaliteden uzak desteği, iki ülke arasında müttefiklik ya da dostluk gibi kavramlarla tanımlanamıyor. Görünen o ki, iki ülke arasındaki ilişkide Washington’daki yönetimler Amerikan halkının çıkarlarını gözetmekten çok uzak ve ABD’yi de aynı Siyonist akıl yönetiyor.
Soykırımı ambargo durdurur
Gazze’deki çocukları katleden İsrail, ABD’nin, İngiltere’nin ve diğer Batılı ülkelerin silahlarına güveniyor. Ancak petrol ve doğal gaz zengini İslam ülkelerinin elinde de önemli koz var. Ellerini taşın altına koyup enerji vanasını kapatır ya da kısarlarsa Batılı ülkelerin can damarını kesmiş olurlar. İsrail de aradığı desteğe kolay ulaşamaz.
Yeşaya nedir, kehanetleri nelerdir?
Yeşaya, Yahudi ve Hristiyan geleneğine göre önemli bir peygamber olarak kabul edilir. Yeşaya'nın kehanetleri, ağırlıklı olarak İsrail halkının manevi durumunu, ahlaki çürümeyi, sosyal adaletsizliği ve dönemin politik olaylarını ele alır. Ayrıca, Mesih'in gelişini ve Tanrı'nın krallığının kurulacağı mesiyanik dönemi de öngörmüştür. İşgalci İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik kara harekatına hazırlandığını söylerken “Hamas'a karşı Yeşaya kehanetini göreceğiz” ifadelerini kullanmıştı. Peki, Yeşaya (İşaya) kehanetleri nelerdir?
Filistinlilere destek veren Yahudiler kim?
İsrail’in kural tanımaz saldırılarına karşı duran, ABD’yi sert ifadelerle eleştiren, İsrail işgali altında ezilen Filistin halkının yanında yer alan Siyonizm karşıtı Yahudileri son günlerde sıklıkla görmeye başladık. Peki, ABD Kongre binasında da eylem yapan barış yanlısı Yahudiler kim? Neden İsrail’in politikalarına karşılar?