© Müzakerat 2017 - 2021

CHP Sözcüsü Faik Öztrak gündemi değerlendirdi:

”Gerçek vaka sayıları gün gün verilmelidir geriye doğru. Rakamları daha fazla karartmaya, saklamaya kalkmayın” ”Millet işini yitiriyor, iş başı yapamıyor ama işsiz sayıları düşüyor. Neden? Çünkü artık umudunu yitirip iş aramaktan vazgeçenleri TÜİK işsizden saymıyor” ”Ülkemiz, küresel yarışta geri kalmamak için bir yandan salgının yaralarını sararken devlet krizini, büyüme modeli krizini aşmak için de yeni yatırım ve istihdam dostu politikalara odaklanmak zorunda”

ANKARA (AA) CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Kovid19 salgınına ilişkin, "Gerçek vaka sayıları gün gün verilmelidir geriye doğru. Rakamları daha fazla karartmaya, saklamaya kalkmayın." dedi.

Öztrak, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Suriye'nin Rasulayn ilçesinde PKK'lı teröristlerin hain bombalı saldırısında şehit düşen iki jandarma personeline Allah'tan rahmet, yaralı jandarmalara acil şifa, şehitlerin ailelerine sabır diledi.

Hükümetin salgınla mücadele edemediğinin, süreci çok kötü yönettiğinin her geçen gün biraz daha ortaya çıktığını öne süren Öztrak, gerçek vaka sayılarının uzunca bir süre milletten saklandıktan sonra açıklandığını söyledi.

Öztrak, günlük vaka sayılarında Türkiye'nin Avrupa'da birinci, Asya ülkeleri içinde ikinci, tüm dünyada ise dördüncü olduğunu, dünkü istatistiklere göre, 330 milyon nüfuslu ABD'den, 211 milyonluk Brezilya'dan ve 1,3 milyarlık Hindistan'dan sonra en yüksek vaka sayısının Türkiye'de görüldüğünü belirtti.

Bu noktaya bir günde gelinmediğini belirten Öztrak, "Ne zaman günlük vaka sayıları 10 bini geçti, ne zaman 20 bin eşiği aşıldı? Bu eşikler aşıldığında hangi tedbirler önerildi?" sorusunu yöneltti. Bu konuda Bilim Kurulu'ndan bir açıklama beklediklerini söyleyen Öztrak, hükümetin önerilen tedbirlerin hangilerini uygulayıp uygulamadığını sordu.

Öztrak, "Gerçek vaka sayıları gün gün verilmelidir geriye doğru. Rakamları daha fazla karartmaya, saklamaya kalkmayın. Gün gün gerçek vaka sayılarını milletimize açıklayın. Bunu yaşamını tehlikeye attığınız milletimize borçlusunuz." dedi.

"İstatistiklerimiz hiç bir zaman bu kadar itibarsızlaştırılmadı"

Öztrak, Türkiye'de toplam vaka sayısının 1 milyon 750 bine dayandığını, bu rakam ile dünyada ilk on ülke arasına girildiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Bakanlığın Dünya Sağlık Örgütü'ne raporladığı toplam onaylanmış vaka sayısı kaç? 872 bin 93. Açıklanan rakamın yarısı kadar. Bu yapılan hem milletimize hem de dünyaya karşı büyük bir ayıptır. Bu skandal Türkiye'nin resmi verilerine güveni bitirecek ağırlıktadır. Diğer taraftan, vaka sayısı bir gecede 1 milyon 750 bine dayanırken, başka hiçbir veri de değişmedi. Her şey aynı kalmıştır. Akıl var, izan var. Bu mümkün mü?

İtalya ve İngiltere'de de toplam vaka sayısı 1 milyon 700 bin civarında. Yani bizdeki toplam vaka sayısına çok yakın. Her 100 vaka başına vefat oranı ise İtalya'da 3,48. İngiltere'de 3,54. Bizde ise yeni açıklanan bu vaka sayısıyla Türkiye'de her 100 vaka başına vefat oranı binde 9. Türkiye, Kovid'le mücadelede mucize bir ilaç veya tedavi yöntemi bulmadıysa, 'Genç nüfusumuz var, bizim doktorlarımız onlardan çok daha iyi' gerekçeleriyle bu kadar fark çıkmaz. Bugüne kadar hiçbir hükümet, resmi istatistiklerle bunların oynadığı kadar oynamadı. İstatistiklerimiz hiçbir zaman bu kadar itibarsızlaştırılmadı."

İtibarın saydamlıkla, hesap vermeyle, en başta kendi vatandaşlarına gerçekleri söylemekle sağlanacağını dile getiren Öztrak, "Saray hükümetine tavsiyemiz, gerçek vefat sayılarını da vakit yitirmeden açıklayın. Ülkemizin verilerine duyulan güveni daha fazla yıpratmayın. Halkımızın koronayı küçümsemesine neden olmayın. Vatandaşlarımızın hayatlarını kaybetmesinin sebebi olmayın. Ülkemize duyulan güveni sarsan, milletimizin canını tehlikeye atan bu durumun sorumlusu, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan AK Parti Genel Başkanı'dır. Sorumluluğunun gereğini yapmalı ve istifa etmelidir." görüşünü savundu.

Öztrak, hükümetin salgın sürecini saydam bir şekilde yönetemediğini, aşı sürecinin de saydam biçimde yürütülmediğini iddia etti.

Tüm ülkelerin aldıkları aşıları, ödedikleri paraları, aşılama protokollerini açıkladığını belirten Öztrak, Türkiye'de ise bunların yeterince açık olmadığını, çok ciddi iddiaların bulunduğunu kaydetti.

"İşsizi işsiz saymayınca da işsiz sayısı 550 bin kişi azalıyor"

İşsizlik rakamlarına da karartma uygulandığını ileri süren Öztrak, eylül dönemi iş gücü ve istihdam verilerinin açıklandığını, geçen yılın aynı dönemine göre 733 bin kişinin bir yılda işini kaybettiğini söyledi.

Faik Öztrak, aynı dönemde "gerçek çalışanları" gösteren, işbaşı yapanların sayısı da 1 milyon 186 bin kişi düştüğünü, buna karşın işsiz sayısının önceki yıla göre 550 bin kişi azaldığını ifade ederek, "Bu nasıl bir hokus pokustur? Millet işini yitiriyor, iş başı yapamıyor ama işsiz sayıları düşüyor. Neden? Çünkü artık umudunu yitirip iş aramaktan vazgeçenleri TÜİK işsizden saymıyor. İşsizi işsiz saymayınca da işsiz sayısı 550 bin kişi azalıyor." diye konuştu.

Türkiye'nin çok ciddi bir işsizlik sorunuyla karşı karşıya olduğunu aktaran Öztrak, eylülde işgücü, işsizlik ve istihdam verilerinin bir arada düşmesinin işgücü piyasasındaki yangının sönmediğini gösterdiğini, böyle bir tabloyla daha önce hiç karşılaşılmadığını belirtti.

Öztrak, işsizliğin en fazla gençleri ezip geçtiğini, eylülde kayıt dışı çalışanların sayısında da "büyük bir çöküş" olduğunu, son bir yılda herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışan 1 milyon 319 bin kişinin işini kaybettiğini kaydetti.

Kayıt dışı çalışanların kısa çalışma ödeneğinden, ücretsiz izin uygulamasından, kamu bankaları eliyle dağıtılan ucuz kredilerden yararlanma imkanının bulunmadığını dile getiren Özrak, 1 milyon 319 bin çalışanın salgında tek başına bırakıldığını savundu.

"Yeni yatırım ve istihdam dostu politikalara odaklanılmalı"

Öztrak, dünyanın salgın sonrasında işsizlik sorununu çözecek politikaları konuşmaya başladığına işaret ederek, "Ülkemiz, küresel yarışta geri kalmamak için bir yandan salgının yaralarını sararken devlet krizini, büyüme modeli krizini aşmak için de yeni yatırım ve istihdam dostu politikalara odaklanmak zorunda. Aksi halde zaten ağırlaşmış ekonomik ve sosyal sorunlarımızın daha da ağırlaşması kaçınılmaz." diye konuştu.

Öztrak, Kovid19 salgınının ikinci dalgasında, para ve kredi politikalarının sıkılaştırılmak zorunda kalındığını belirterek, "Kamu bankalarının atacak barutu kalmadı. Para politikasında manevra alanı tükendi. Bütçe açığı hızla arttı. Faiz dışı denge yıllar boyunca artıydı, son iki yıldır açığa döndü. Tüm bu kırılganlıkları gören vatandaşlarımız, reform laflarına pek kanmıyor, dövize koşmaya devam ediyor." ifadelerini kullandı.

Doların bugün yeniden 8 lirayı gördüğüne işaret eden Öztrak, şöyle devam etti:

"BDDK verilerine göre, bankalardaki toplam mevduatın yüzde 56,4'ü yabancı para. Parası olanlar Türk lirasından kaçıyor. Yeni ekonomi yönetimi de tüm bu sorunlarla yüzleşmek yerine, sorunları halının altına süpürmeyi tercih etmiş görünüyor. Bankalarda 'tahsili geciken alacakları makyajlamaya' yönelik bu hafta alınan kararlar, bu algıyı kuvvetlendiriyor.

Daha bu hafta başında, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Meclis kürsüsünden, bankacılık sistemimizin ne kadar sağlam olduğundan bahsediyordu. Madem bankacılık sistemimiz o kadar sağlam, bilançoları makyajlamaya yönelik bu düzenlemelere neden ihtiyaç duydunuz? BDDK'nin yaptığı bu tür düzenlemeler, algıyı daha da bozmaz mı? Ülkemize yönelik risk primini artırmaz mı? Ekonomide, çok sayıda zombi şirket olduğu dedikodularını kuvvetlendirmez mi? Bunlara 'hayır' demek, mümkün değil."

Öztrak, son dönemde hukuk reformunun sık sık gündeme getirildiğini ama eylem ile söylem arasındaki uyumsuzluğun sürdüğünü iddia ederek, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızın, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı ve 23 isim hakkında hazırladığı yolsuzluk dosyalarının mahkemeye taşıması haberlerine erişim engeli getirildi. Bu nasıl hukukta reform, böyle mi hukukta reform yapacaksınız? Yolsuzluk dosyalarına erişim engeli getirilerek işleri mi düzelteceksiniz? Onun için baştan beri 'Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.' diyoruz." diye konuştu.

"En haklı davalarımızı bile savunamaz hale geldik"

Ülkenin sadece ekonomide değil, dış politikada da büyük zaafın içinde olduğunu öne süren Öztrak, şunları kaydetti:

"En haklı davalarımızı bile savunamaz, anlatamaz hale geldik. ABD'de de yaptırım rüzgarları esiyor. NATO bünyesinde ortak olduğumuz müttefiklerimizin, Türk halkını cezalandıracak girişimler içine girmelerini doğru bulmuyoruz. Bu arada AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın esen rüzgarlara göre nasıl yön değiştirmeye çalıştığını da ibretle izliyoruz. Bir yandan 'Biden ile evinde çay içmişliğini, arkadaşlığını' hatırlatılıyor, diğer yandan Türkiye'nin Washington Büyükelçisinin yerine apar topar bir eski milletvekilini, aile içinden bir kişiyi atayarak güven tazelemeye çalışıyor.

İsrail ile el altından görüşmelerin sürdüğü, ikili ilişkileri normalleştirmek amacıyla yakın zamanda İsrail'e büyükelçi atanacağı haberleri uluslararası medyada dolaşıyor. Zamanlama manidar olsa da saray rejiminin uzunca bir süredir unuttuğu diplomasi dilini, yeniden hatırlamaya başlamasını olumlu buluyoruz. Umarız sırada Mısır ve Suriye'ye büyükelçi atanması da vardır. Sarayın yurt dışındakilere göstermeye başladığı ılımlı ve pozitif dili, içeride de görmek istiyoruz."

Öztrak, milletin, "patronluk, ağır hakaret, kötü söz, ayrıştırma" dilinden yorulduğunu söyleyerek, "Ama daha toplantıya girmeden biraz önce gördük ki AK Parti Genel Başkanı partisinin il başkanları toplantısında, on parmağında on kara, partimize ve partimizin genel başkanına yönelik nefret dilini en ağır şekilde kullandı." şeklinde konuştu.

Sorular

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, dinlendiği iddiasına ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Seni kim, nerede, ne zaman dinlemiş? Yargıya anlat. Ona göre de gereği yapılır" sözlerine ve HDP'nin "İstanbul il binasında bazı dinleme cihazlarının bulunduğu" iddialarına yönelik değerlendirmeleri sorulan Öztrak, "Bugün sadece ana muhalefet partisinin genel başkanında değil, muhalefet partilerinin neredeyse tamamında böyle bir izlenim ve endişe var." dedi.

Öztrak, milletin de bu endişeleri yaşadığını öne sürerek, "Bu ülkede telefonlar hukuksuz biçimde dinlenmedi mi? O telefon tapeleri üzerinden insanlar hapislere atılmaya kalkışılmadı mı? Normal olarak 17 yıldır ülkeyi yöneten kişinin, böyle bir rahatsızlığı gördüğü andan itibaren, bunun ilgili olarak resen soruşturma açması lazım, şu mahkemeye, bu mahkemeye başvursun bunları hiç beklememesi lazım." ifadelerini kullandı.

Aziz Güler'in cenazesiyle ilgili soruyu cevaplayan Öztrak, bu konuda defalarca açıklama yaptıklarının altını çizerek, şunları kaydetti:

"Aziz Güler meselesi, bir insani meseledir. Aziz Güler'in, Türkiye'de işlediği herhangi bir suç yoktur, sabıka kaydı yoktur. Diğer tarafa geçtiğinde mayına basarak hayatını kaybetmiştir ve naaşı günlerce buzdolabında tutulmak zorunda kalmıştır. Cenazenin Türkiye'ye getirilmesi için ailesi bizden yardım istemiştir. Biz de hükümet yetkilileri ile temas ettik. Hükümet yetkilileri de bu konuda gerekli girişimlerde bulunmuştur. Hatta aileye müjdeyi veren de Sayın Numan Kurtulmuş'tur."

Öztrak, insani bir meselenin farklı yerlere çekilmeye çalışıldığını belirterek, CHP ile terör ve teröristler arasında herhangi bir ilişki kurulamayacağının altını çizdi.

 

 

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER