Brexit sonrası Türkiyenin yeni AB stratejisi
GÜNDEMBaşkent Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Sezgin Mercan: Brexitle, AB içinde Türkiyenin önde gelen bir destekçisinin artık olmayacağı açıktır. Türkiye ile ilişkilerde Almanya ve Fransa bloğuna karşı ayrı bir blok oluşturan İngilterenin bu vasfı ortadan kalkmıştır AB içindeki yeni dengeler kapsamında Türkiyenin de yeni bir AB stratejisi takip edebileceği öngörülebilir. Bu stratejisinin odağında Almanya yer alacakmış gibi görünmektedir Türkiye, ABnin İngiltere ile anlaşmasının ardından, hem gümrük birliği koşullarını hem de İngiltere ile anlaşma şartlarını gözeterek bundan sonraki ikili ticaret stratejisini ortaya koyacaktır Brexit sonrasında Türk vatandaşları gelecekte İngiltere’de yaşamak ve çalışmak isteseler de artık bu yönde başvuru yapamayacaklardır. ABden çıkış süreci tam olarak sonlandırılıp, Ankara Anlaşmasının İngiltere üzerindeki yükümlülükleri ortadan kalkınca, Türk vatandaşlarının bu ülkede yerleşip çalışabilmeleri mümkün olamayacaktır
İSTANBUL (AA) GÜLSÜM İNCEKAYA Başkent Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sezgin Mercan, Brexit kararıyla Türkiye’nin AB içindeki önde gelen bir destekçisini kaybettiğini belirterek, Türkiye’nin yeni AB stratejisinin odağında Almanya'nın yer alabileceği değerlendirmesini yaptı.
Mercan, AB'nin Brexit sonrası yeni yol haritası, küreselleşme karşıtlığı ve milliyetçilik odaklı tutumların AB kurumlarında da yükselişe geçmesi, İngiltere'nin, İngiliz Milletler Topluluğu'na yönelik yeni ticaret hamleleri, Türkiye'nin üyelik süreci gibi konularla ilgili AA muhabirinin sorularını cevapladı.
SORU: İngiltere Brexit kararı ile AB üyeliğini sona erdirdi. İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın deyimiyle bu bir son değil, ulusal bir yenilenme. Sizce bu bir yenilenme mi İngiltere için?
Mercan: Brexit, Avrupa ülkeleri ve toplumları arasında daha yakın birlik oluşturma hedefini sarsan bir etki yaratmış durumdadır. Aynı zamanda Brexit, Avrupalıların zihninde "AB nereye gidiyor?" sorusunu iyice belirgin ve hatta kalıcı hale getirmiştir. AB üyeliğinin sorgulanması, Almanya ve Fransa gibi önde gelen üye ülkelerdeki sağ siyaset aktörleri eliyle de çabuklaşıyor. Ulusal egemenliğin geri kazanılması, küreselleşme karşıtlığı, milliyetçilik odaklı tutumların sağ siyaseti beslemesinden sadece üye ülkeler değil, AB kurumları da özellikle Avrupa Parlamentosu yakından etkileniyor. Sosyal güvenliğin risk altında olduğunu, toplumlarının kültürel kökenlerinin zarar gördüğünü düşünen temsilciler ve seçmenler tepkilerini ‘yabancılara’ yönelttiği gibi, Avrupa bütünleşmesine de yöneltiyorlar. Elbette AB buna karşı bir savunma geliştiriyor.
AB yerine İngiliz Milletler Topluluğu devrede
SORU: Mülteci krizi, kültürel kimlik kaybı ve alt sınıf gelir azalmasının Brexit sürecine etkisi ne kadar oldu?
Mercan: İngilizler, AB’nin kültürel kimlik kaybına yol açtığına inananlar arasında öncelikli yer tutmuşlardır. Mülteci krizi, Almanlarda ve diğer çoğu Avrupalı'da AB’nin olumsuzlukla anılmasına yol açmıştır. Bütünleşmede ilk çatlağı AB anayasasının veto edilmesi oluşturmuştur. İkinci çatlağı da Brexit meydana getirmiştir. Brexit’i besleyen kırsal gelir kaybı ve alt sınıf yoksulluğu küreselleşmeye yönelik tepkiyle de birleşince daha kemikleşmiş bir hal almıştır. Krallık içinde göç üzerinden ciddi bir farklılaşmanın yaşandığı kanısını taşıyan İngilizler de bu kemikleşmeyi perçinlemiştir.
Brexit her ne kadar İngiltere için bir yeniden doğum olarak sunulsa da bu yeninin içinde ekonomik maliyetler de yer almaktadır. OECD tarafından ülkenin GSYİH’sında yaklaşık yüzde 3’lük düşüşün, iş gücü üretkenliğinin ve doğrudan yabancı yatırımların azalmasının, sanayi ve hizmet sektörlerinde rekabetçiliğin etkisini kaybetmesinin beklenmesi dikkat çekicidir. İngiltere, İngiliz Milletler Topluluğu’nun pazar potansiyeliyle AB’den ayrılmanın zararlarını azaltma çabasında olacaktır. Yaklaşık 2,5 milyarlık bir nüfus ve toplamda yaklaşık 15 trilyon dolarlık GSYİH ile topluluğun stratejik önemi herhalde yadsınamaz. İngiltere’nin gümrük birliği kısıtlarından kurtulması da cabası. Elbette yeni koşullarda İngiltere ikili anlaşmalarla bundan sonraki ticari stratejisini şekillendirecektir. İlk beklenen anlaşma, üyelik sonrasına geçişi tamamlamak üzere AB ile olacaktır. Ardından ABD başta olmak üzere birçok ortağıyla ticaret anlaşmasına imza atacaktır.
SORU: "İngiltere bundan sonraki ticari stratejisini ikili anlaşmalarla şekillendirecektir." dediniz, yeni ortaklarından biri de Türkiye mi?
Mercan: Brexit sonrasında Türk vatandaşları gelecekte İngiltere’de yaşamak ve çalışmak isteseler de artık bu yönde başvuru yapamayacaklardır. AB’den çıkış süreci tam olarak sonlandırılıp, Ankara Anlaşması’nın İngiltere üzerindeki yükümlülükleri ortadan kalkınca, Türk vatandaşlarının bu ülkede yerleşip çalışabilmeleri mümkün olamayacaktır. Türkiye ile İngiltere arasında önceden kurulmuş olan Ticaret Çalışma Grubu, Ticaret Bakanlığı gözetiminde yaptığı ön hazırlıklarla yeni bir serbest ticaret anlaşmasına zemin hazırlayacaktır.
Türkiye, AB’nin İngiltere ile anlaşmasının ardından, hem gümrük birliği koşullarını hem de İngiltere ile anlaşma şartlarını gözeterek bundan sonraki ikili ticaret stratejisini ortaya koyacaktır. Brexit’le birlikte AB içinde Türkiye’nin önde gelen bir destekçisinin artık olmayacağı açıktır. Türkiye’yle ilişkilerde Almanya ve Fransa bloğuna karşı ayrı bir blok oluşturan İngiltere’nin bu vasfı ortadan kalkmıştır. AB içindeki yeni dengeler kapsamında Türkiye’nin de yeni bir AB stratejisi takip edebileceği öngörülebilir. Bu stratejisinin odağında Almanya yer alacakmış gibi görünmektedir. Gümrük Birliğinin revizyonu gibi, Türkiye ile AB arasında bekleyen sorunlar, ancak temmuz ayında AB dönem başkanlığını devralacak olan Almanya liderliğindeki bir dinamikle AB gündeminde yer alabilir.
SORU: İngiltere, AB ve ABD ile yaşadığı fikir ayrılıklarından hareketle kendi güç ayaklarını daha da güçlendirip bağımsız bir küresel aktör mü olacak?
Mercan: Uluslararası politika nabzının yoklanabileceği önemli bir platform olan Münih Güvenlik Konferansı’nda öne çıkan sorulardan biri de bu. Avrupa’nın içinde bulunduğu durum net bir şekilde görülebilecektir. Münih'te cevabı aranan diğer bir soru ise "Avrupa yükselen sağ popülizm ve milliyetçilik sayesinde kendi içine mi kapanacaktır? Yoksa çok yönlü güç potansiyelini artıramayıp jeopolitik açıdan boşluğa mı düşecektir?" Buna biz de bir soru eklemeliyiz: Normatif ikilemlerle AB’nin ortak politikaları ve güvenilirliği ne kadar korunabilecektir?
Şu anda Avrupalı liderler bu sorulara cevap aradığına göre, AB, yaşadığı depremin yaralarını daha yeni sarma yoluna girmiş durumdadır. 27 üye ülkeyle dünyanın ileri derecede derinleşmiş tek bölgesel bütünleşmesinin sürdürülebilirliğini sağlamak kolay da değildir. Çıkar ortaklığı bu sürdürülebilirliğin temel dayanağıdır. Türkiye’yle ilişkiler de bu ortaklık koşullarında daha çok sektörel faydalara ve pragmatik sonuçlara dayanarak devam edecek gibidir.
İlginizi Çekebilir
Yetkisiz çakar ve ruhsatsız silaha cezalar arttırıldı
Yetkisiz çakar kullanımına ve ateşli silahlara yönelik cezaların artırılmasını da içeren kanun teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.
Cumhur İttifakı'nda görüş ayrılığı yok
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Cumhur İttifakı Türkiye Cumhuriyeti'dir, Türk milletinin özüdür. Yedi düvel topuyla tüfeğiyle üzerimize gelse bile ilke ve irademizden milim taviz vermedik, vermeyeceğiz" dedi.
66 ilde FETÖ'ye Kıskaç operasyonu
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 66 ilde FETÖ’ye yönelik düzenlenen 'Kıskaç-30' operasyonlarında 459 şüphelinin yakalandığını açıkladı.
Yenidoğan çetesi için hesap vakti
İstanbul'da, haksız kazanç elde etmek için bebek acil hastaların ölümlüne neden oldukları iddia edilen 'Yenidoğan çetesi' davasının ilk duruşması dün görüldü. Kimlik tespiti yapılan sanıkların savunmalarına bugün devam edilecek.