© Müzakerat 2017 - 2021

Batı Şeria’nın Cenba köyünde yaşayan Filistinliler İsrail politikaları nedeniyle sağlık hizmetlerinden yoksun

Batı Şeria’da 25 topluluğu içeren Yerel Meclis Başkanı Nidal Yunus: ”Bölgenin doğru düzgün yolu yok, en basit hastalık bile bizim için ciddi bir hal olabiliyor. Kritik saatler içerisinde hastaneye ulaştıramadığımız için sevdiklerimizi kaybettik. Halihazırdaki en elzem ihtiyacımız, hastaları nerede olurlarsa olsunlar hastaneye ulaştırabilecek bir ambulans ve sağlık ocağı”

EL HALİL (AA) KAYS EBU SEMRA İşgal altındaki Batı Şeria'nın Yatta bölgesine bağlı Cenba köyünde yaşayan Filistinliler, İsrail'in izlediği bazı politikalar nedeniyle başta sağlık hizmeti olmak üzere en temel imkanlardan mahrum bir şekilde yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyor.

İsrail'in, 1948'de işgal ettiği "Yeşil Hat" olarak adlandırılan bölgeye mücavir, Batı Şeria'nın en güney noktasındaki Yatta beldesine bağlı 42 ailenin yaşadığı 320 nüfusluk Cenba köyünde yaşam şartları oldukça güç.

Sağlık merkezi veya ambulansı bulunmayan, asfalt yolu olmayan, yapı anlamında tek bir çivinin bile çakılamadığı, yeni bir çadırın dahi kurulmasına izin verilmeyen köy, İsrail ordusunun askeri manevra alanı olarak kabul ediliyor.

Cenba köyü, İsrail ordusunun askeri manevra alanı olarak iddia ettiği ve bölge sakinlerine ait meskenler arasında tankların konuşlandığı Filistin bölgelerinden sadece biri.

İşgal altındaki Doğu Kudüs ile Cenba köyü arasındaki 60 kilometrelik yolun yaklaşık 12 kilometresi bozuk patikalardan oluşuyor. Köylülerin, mevcut yaşam şartlarını iyileştirmeye yönelik girişimleri ise İsrail makamlarının "denetimine" takılıyor.

Sağlık merkezi ve ambulans ihtiyacı

İsrail, Yatta'nın doğusunda 25 topluluğun yaşadığı bölgede tek bir sağlık ocağı açılmasına izin vermiyor ve kent merkezlerine ulaşımın daha rahat sağlanabilmesi için yollarının asfaltlanmasını da engelliyor.

Bölgede herhangi bir değişiklik yapılması yasaklanmış durumda, bir çadır bile kurulsa yıkılıyor. Bu nedenle bölgedeki mağara kovukları, çoğu insan için onlarca yıldır güvenli bir sığınak addediliyor.

Bölgedeki 25 topluluğu içeren Yerel Meclis Başkanı Nidal Yunus, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Kapsamlı ve devamlı bir sağlık hizmetinden yoksun bu bölge, ötekileştirilmiştir." dedi.

Yaklaşık 15 bin Filistinli için bir sağlık merkezi açılmasına çalıştıklarını belirten Yunus, şunları söyledi:

"Bölgenin doğru düzgün yolu yok, en basit hastalık bile bizim için ciddi bir hal olabiliyor. Kritik saatler içerisinde hastaneye ulaştıramadığımız için sevdiklerimizi kaybettik. Halihazırdaki en elzem ihtiyacımız, hastaları nerede olurlarsa olsunlar hastaneye ulaştırabilecek bir ambulans ve sağlık ocağı."

Bölge halkının yaşamı tehdit altında

Yunus, mevcut durumdan en çok kadınlar ve çocukların zarar gördüğünü, hastaneye ulaştırılamadığı için pek çok kadının köyde veya yolda doğum yapmak zorunda kaldığını anlattı.

İnsanların çoğunun yaşamayı kabullendiği basit evlerde en temel asgari yaşam standartlarının bile eksik olduğuna dikkati çeken Yunus, "Bu yaşam bile tehdit altında, plastik borulardan oluşan su şebekeleri kesildi, borulara el konuldu, alternatif su toplama kuyuları yıkıldı." dedi.

Yunus, yaşadıkları basit yerleri koruyabilmeleri için uluslararası kurumlardan yardım istedi.

Traktörde doğum

Bölgede uygulanan bu siyasetin yol açtığı mahrumiyetten en fazla etkilenenler ise çocuklar ve kadınlar.

Yaklaşık 20 yıl önce hastaneye yetiştirilmeye çalışılırken traktörde doğum yapan Um Yunus (44), aradan geçen yıllara rağmen köydeki yaşam şartlarının pek de değişmediğini söyledi.

Um Yunus, "Yatta yolu hayli uzak. Bazen 2 bazen de 3 saatte varıyoruz. Bazı zamanlar yollar kapalı oluyor." dedi.

Çok zor şartlara tanıklık ettiğini dile getiren Um Yunus, "Köyde sağlık hizmeti yok, ulaşım çok sıkıntılı. Bazı kadınlar, bozuk yollarda hastaneye ulaştırılmaya çalışılırken bebeklerini kaybetti." diye konuştu.

Kendisinin de birkaç kez bu acıyı tecrübe ettiğini aktaran Um Yunus, "Bir gün çok kanamam oldu. Ambulans çağırdık. Ambulans gelene kadar neredeyse ölüyordum." ifadelerini kullandı.

Um Yunus ayrıca bozuk yollar ve hastanelere ulaşımdaki zorluk nedeniyle bebeklerin aşılarının da gecikmeli şekilde yapıldığını söyledi.

Yatta'ya aynı gün içinde gidip dönmelerinin mümkün olmadığını vurgulayan Um Yunus, yolların asfaltlanmasını, köye bir sağlık merkezi kurulmasını ve hamileler için gerekli ilaçların tedarik edilmesini istedi.

Um Yunus, "Hamileler için ne klinik ne de muayene imkanı var. İsrail ordusu her şeyi engelliyor; araçlara el koydu ve doktorların bölgeye ulaşmasını engelledi." şeklide konuştu.

İsrail politikalarının gölgesinde zorlu yıllar

Gelini Um Yunus'un traktördeki doğumu sırasında yanı başında bulunan Halime Ebu Arram (79), "Onlarca yıldır işgalci İsrail güçlerinin köydeki meskenleri yıkışına tanık oldum." dedi.

Şu anda da bir dağ kovuğunda yaşayan Ebu Arram, 6 çocuğunu burada dünyaya getirdiğini ve büyüttüğünü söyledi.

Ebu Arram, köydeki hastaların Yatta beldesine nakledilene kadar burada ilkel yöntemlerle tedavi edilmeye çalışıldığını ifade etti.

Yaşlı kadın, hummaya yakalanan birine traktör üzerinde Yatta'ya varana kadar 3 saatlik yolda müdahale yöntemlerinin sadece soğuk su olduğunu belirtti.

İsrail güçlerinin yıkımları

Ebu Arram, işgal güçlerinin yolları iyileştirmelerine de izin vermediğini söyledi.

İsrail güçlerinin köyde gerçekleştirdiği her yıkımın ardından eşyalarını saklayacak yer aradıklarını kaydeden Ebu Arram, yıkım haberini önceden alabildiklerinde ise İsrail askerlerinden saklayabilmek için bazı eşyalarını suya attıklarını anlattı.

Filistinli kadın ayrıca pek çok defa kuru toprağın üzerinde uyumak zorunda kaldıklarını dile getirdi.

İsrail'in yerleşim birimi inşa ve ilhak projeleri

Filistin makamlarına göre, İsrail, Yahudi yerleşim birimi inşa ve ilhak projeleri çerçevesinde işgal altındaki Batı Şeria’nın "C bölgesi" olarak adlandırılan bölgelerinde yaşayan Filistinlileri yerlerinden etmeye çalışıyor.

Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995'te imzalanan "İkinci Oslo Anlaşması" kapsamında işgal altındaki Batı Şeria A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı.

Yüzde 18'i kapsayan "A bölgesi"nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e, yüzde 21'lik "B bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e, güvenliği ise İsrail'e devredilirken, yüzde 61'ini kapsayan "C bölgesi"nin idare ve güvenliği İsrail'e bırakılmıştı.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER