© Müzakerat 2017 - 2021

8 dil bilen Nepalli öğrencinin Anadolu yemekleri sevgisi

Nepal’den gelerek Türkiye’de yüksek lisans eğitimi alan ve 8 dil bilen Muhammed Cavit Ensari, baklavadan kuru fasulyeye, yaprak sarmasından hamsiye kadar Anadolu’ya özgü birçok yemeği başarılı bir şekilde yapabiliyor Muhammed Cavit Ensari: ”Mutfakta yemek yaparken kendimi bir nükleer bilim adamı gibi hissediyorum. Şunu koy, bunu koy, biraz bekle karıştır. Oldu mu? Tam kıvamında mı? Şunu da atayım mı? şeklinde sorular soruyorum. Tarifleri internetten alıyorum ama daha önceden bildiğim teknikleri de uyguluyorum” ”Baklava yaparken yufkayı da kendim açıyorum. İlk başlarda hazır yufka kullanıyordum. O zaman herkes baklava yapabilir. Asıl mevzu yufkayı açmakta. İlk açtığımda oldukça zorlanmıştım. Yufka açmak kolay değil. Oklavayı da ilk kez kullanıyordum”

İSTANBUL (AA) KENAN IRTAK Yüksek lisans eğitimi almak için 5 bin kilometre uzaklıktaki Nepal'den Türkiye'ye gelen Muhammed Cavit Ensari, baklavadan kuru fasulyeye, yaprak sarmasından hamsi kızartmaya kadar Anadolu'ya özgü birçok yemeği başarı bir şekilde yapabiliyor.

Dünyanın en yüksek yeri olan Everest Dağı ile ünlü Nepal'in Pheta kentinde dünyaya gelen 29 yaşındaki Ensari, daha sonra ailesiyle taşındığı And Simara kentine ilk, orta ve lise eğitimini tamamladı. Lisans eğitimi için Bangladeş'e giden Ensari, burada elektrik ve elektronik mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Mühendisliği bölümünde yüksek lisans yapmak için 4 yıl önce Türkiye'ye geldi.

8 dil bilen Ensari akıcı Türkçesi, mizah yeteneği ve Anadolu yemeklerini pişirmeye olan ilgisiyle dikkati çekiyor.

Kendi ülkesi Nepal'in yanı sıra Bangladeş ve Kore mutfağına ait birçok yemeği de yapabilen Ensari, Anadolu'nun önemli lezzetlerinden baklavanın yufkasını kendisi açıyor.

Salamura sarma yaprağının tuzunu, yıkamak yerine kaynatarak alan Ensari, hamsiyi kendisi temizliyor, kuru fasulyeyi kuzu etiyle pişiriyor.

Nepalli öğrenci, terayağıyla yaptığı pilava çeşitli sebzeler ve kuru üzüm ekleyerek ülkesinin lezzetlerini Anadolu mutfağıyla birleştiriyor.

Ensari, internetten bulduğu tariflere çoğu zaman sadık kalsa da bazen kendi ülkesi ve eğitim aldığı diğer ülkelerden getirdiği baharatlarla yeni lezzetler ortaya çıkarıyor.

"Uluslararası medya Türkiye'yi çok yanlış bir şekilde anlatıyor"

Anadolu yemeklerine duyduğu sevgiyi, AA muhabirine anlatan Ensari, Bangladeş'te girdiği bir bilgi yarışmasında kendisine hediye edilen küçük bir kitabın üzerinde gördüğü Sultanahmet Camisi'nin fotoğrafından çok etkilendiğini ve o günden sonra hep Türkiye'ye gelmek istediğini belirtti.

Ensari, Türkiye'nin Arakanlı Müslümanlar'a uzattığı yardım elinin bu isteğini daha da arttırdığını söyledi.

Burs kazanarak Türkiye'de eğitim alma hakkı kazandığını aktaran Ensari, sözlerine şöyle devam etti:

"Başvurudan sonra sonuçların açıklanmasını beklerken, bir arkadaşımın düğününe gidiyorduk. Yolda mola verdik. 2016 yılında haberlere bakarken Türkiye'de darbe girişimi oldu şeklindeki haberleri gördüm. O zamanlar bunlar bitsin diye çok dua ediyordum. Sürekli haberleri takip ediyordum. O zamanlar bir şey fark ettim. Uluslararası medya Türkiye'yi çok yanlış bir şekilde anlatıyor. Buraya geldikten sonra gördüklerimle daha önce okuduklarım birbirinin tam tersiydi. Uluslararası medya kuruluşları, Türkiye'yi direkt olarak bir savaş meydanı gibi anlatıyorlardı. İstanbul'a geldiğimde gördüm ki böyle birşey yok."

Türkiye'ye ilk geldiğinde biraz zorlandığını dile getiren Ensari, Türkçe'yi öğrendikten sonra zorlukların üstesinden gelmeye başladığını söyledi.

Türkçe'yi çok akıcı bir şekilde konuşan Ensari, "3Ç kuralı diye bir formülüm var. Çevre, çay ve çekirdek diye bir förmül. Çevre, çevremizdeki dostlar. Çay zaten olmazsa olmaz. Çayın yanına çekirdek de geldi mi muhabbet bitmiyor. Ben yurtta iken bir paket çekirdek alıyordum. Tanıştığım arkadaşları çaya davet ediyordum. Ben anlamasam da onlar kendi arasında konuşsun diye bekliyordum. Hiç olmazsa Türkçeye kulağım alışıyordu. 8 dili konuşabiliyorum. Şimdi 2 tane daha öğreniyorum. Nepalce, Bhojporice, Hintçe, Urduca, Bengalce, Maithilice, Türkçe ve İngilizce konuşabiliyorum. Arapça ve Fransızca öğrenmeye çalışıyorum." diye konuştu.

Yemek yapmaya küçük yaştan itibaren ilgi duyduğunu dile getiren Ensari, bunda babasına özenmesinin de etkili olduğunu dile getirdi.

"Yemek yaparken, mutfaktayken kendimi bir nükleer bilim adamı gibi hissediyorum." diyen Ensari, şunları kaydetti:

"Şunu koy, bunu koy, biraz bekle karıştır. Oldu mu? Tam kıvamında mı? Şunu da atayım mı? şeklinde sorular soruyorum. Eve gittiğimde annem yemek yapmama izin vermiyor. Liseden sonra başkent Katmandu'ya gittim. Dışarıdan yediğim yemekler sürekli beni rahatsız ediyordu. 2018'de çok hastalandım ve kendim yemek yapmaya karar verdim.

Bizim orada kalite kontrol de pek yok. Türkiye'ye ilk geldiğim zaman dışarıdan yemekler yedim. Yerken acaba içine ne koymuşlar nasıl yapmışlar diye kendi kendime sormaya başladım. Baharat ve malzeme olarak ne kullanılmış tadlarında onları tahmin etmeye çalışıyorum. Kendi evime çıkınca denemeler yapmaya başladım. Tarifleri internetten alıyorum ama daha önceden de bildiğim teknikleri de uyguluyorum. "

Yemeğin adını "dayak" koydu

Türkiye ve Nepal lezzetlerini karıştırarak yaptığı "dayak" isimli yemeği misafirlerine sık sık ikram ettiğini anlatan Ensari, "Şaka olarak yaptığım ve ismini 'dayak' koyduğum bir yemek var. Misafir gelince 'dayak yer misin?' diye soruyorum. Karışım bir yemek. 56 çeşit sebzeden yapıyorum. Karnabahar, patates, bezelye, havucu karıştırıp yapıyorum. Tadı çok güzel oluyor. Yanında sıcak bir çapati (Nepal'e özgü bir lavaş türü) veya sıcak lavaş olursa çok güzel yeniliyor. " dedi.

Ensari, iyi yemek yaptığını bilen arkadaşlarından zaman zaman ücret karşılığında sipariş aldığını dile getirerek, iş yeri açmak gibi bir fikrinin olmadığını ancak hobi olarak yemek yapmayı sürdüreceğini söyledi.

Baklava için yufka açıyor

Baklava yaparken yufkayı da kendisinin açtığını anlatan Nepalli genç, "İlk başlarda hazır yufka kullanıyordum. O zaman herkes baklava yapabilir. Asıl mezvu yufkayı açmakta. İlk açtığımda oldukça zorlanmıştım. Yufka açmak kolay değil. Oklavayı da ilk kez kullanıyordum. Daha önce merdane kullanmıştım. İlk başta un ile açıyordum yufkayı. Çok sert oluyordu ve yapışıyordu. Un biriktiği yerde hamur oluyordu. Baklava çıtır olmuyordu. Sonra nişasta ile açmaya başladım. Elimi yağa batırmışım gibi kayıyordu yufka. Dedim ki asıl mevzu burada." şeklinde konuştu.

Nepal ile Türkiye'nin yemeklerinin farklı olduğunu anlatan Ensari, ülkesinde baharatın çok daha yoğun bir şekile kullanıldığı belirtti.

Ensari, ülkesinin yemeklerinin daha çok Doğu ve Güneydoğu yemeklerine benzediğine dikkati çekerek, "Oraların kebaplarını çok seviyorum. Çok hoşuma gidiyor. Şişler, lahmacun, etli ekmek, pideyi seviyorum." dedi.


İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER